Modern hayatın karmaşasında çoğu zaman unuttuğumuz bir şey var: Doğa. Beton duvarların ardında geçen günler içinde, bir ağacın gölgesi, kuşların sabah melodisi ya da rüzgarın yapraklarla dansı bize ne kadar iyi geldiğini fark edemiyoruz. Oysa doğa, insanın en eski evi, en sadık dostudur.
Bir ormanın derinliklerinde yürürken hissettiğimiz huzur, bir dağın tepesinden baktığımızda içimize dolan özgürlük, bir dere kenarında otururken kulağımıza çarpan su sesi… Bunların hepsi bize kim olduğumuzu hatırlatır. Doğaya döndüğümüzde sadece dünyayla değil, kendimizle de yeniden bağ kurarız.
Belki de yapmamız gereken tek şey, kısa bir yürüyüş için dışarı çıkmak. Çünkü bazen en büyük şifa, toprağın üstünde birkaç adım atmakta gizlidir.